Tofaş'la Orhun Ene'nin yolları bir kez daha; ama bu kez hocanın isteği ile ayrılınca camiada 'kim antrenör olmalı' telaşesi başladı.

Oyuncu ve antrenör menajerlerine iş düştü;

Hiç umulmadık bir anda hepsine bir ekmek kapısı daha.

Oğuşturun bakalım ellerinizi gün sizlerin günü;

Kim bilir kaç kişi, kaç kez aramıştır istifa haberinin duyulmasından sonra şubenin her şeyi Tolga Öngören'i tahmin bile edilemez;

'Şu antrenörüm boşta tavsiye ederim'

'Benimki en iyi hocadır sizleri yanıltmaz;'

Normal artık alıştık bunlara; adamlar adamınlarını pazarlayacak ki para kazansınlar;

Pazarlasın da Tofaş öyle sanıldığı gibi bir kulüp değil ki;

Her kes gelip de burada çalışamaz.

Bir kere piyasada yerli kimse kalmadı; Olabilecek iki isimden birisi Aliağa'ya (Özhan Çıvgın) diğeri Erokspor'a gitti. (Ufuk Sarıca)

Yerliden olmayınca 'dışarıya bakalım mı?'

Aman aman hiç niyetine girmeyin.

Gördük işte 3 sezon önce getirilen Yunanlı Dimitris Priftis'i.

Sezon yarılanmadan gönderilmişti.

Yabancı Tofaş'ın ruhunu da kimyasına da aykırı.

Bütçenin küçüldüyse yabancı ile ne ilişkiniz olabilir mi?

Gelecek, dünyanın şeyini isteyecek.

O zaman;

Küçük düşünmeye devam edin.

Keşke kendince haklı olsa da Orhun Ene birdenbire ipleri koparmasaydı;

Keşke Tofaş yönetimi hocanın kendisinden gelen 'yeni sezonla ilgili ne düşünüyorsunuz' yönündeki talebini kulak arkası ederek savsaklamasıydı;

Bazen en iyi camialarda bile böyle beklenmedik ayrılıklar yaşanıyor maalesef.

İyi giden ilişkiler birden bire kopan bir fırtına ile ipi kopmuş uçurtma gibi sağa sola savrulup, şaşırtıyor.

Bursa'dan ev alıp, yaşamının kalan yıllarını Bursa'da sürdürmeye çalışan birisi böyle bir ayrılığı hiç ama hiç hak etmemişti, onun adına üzgünüm.

Bu saatten sonra geri dönüşü de olmaz zaten.

Tofaş Spor Kulübü alışkanlık haline getirdi.

Otomotiv sektöründeki genişlemelerle, daralmalara bağlı olarak belirli periyotlarda küçülüp, büyüyor.

2000 yılında üst üste ikinci şampiyonluğunu yaşayan kadro yeni sezon için süper transferlerini gündemine almışken; holding üst yönetimin kararıyla profesyonel faaliyetlerine 'şak' diye nokta koymuştu.

Bu şok gelişme Tofaş camiasıyla, Bursalı sporseverlerin arasını açmış;

En çok da Tofaş'ı her maçta çılgınca destekleyen Bursaspor taraftarlarıyla Teksas Grubunu fazlasıyla üzmüştü.

İlişkiler hala tam olarak düzeltilebilmiş değil;

Yıllardır tribünlerin birkaç maçında neredeyse yarı yarıya boş kalmasının ana nedeni bana sorarsanız bu yüzden.

Otomotiv sektörü an itibariyle global ölçekli krizlere bağlantılı olarak yine zor durumda.

İhracat hız kesti, iç piyasada yaprak kımıldamıyor.

O zaman da akla hemen, kurumun spora ayırdığı pay geliyor.

Bütçe küçülürken, hayaller de toz pembe değil kapkara maalesef.

Bu küçülmüş tablodan Tofaş'a istediği kalibrede bir antrenör gelmez.

Gelirse de 'günü kurtarıp, cebini az çok doldurmak için gelir'; Tofaş'ın büyüklüğüyle, başarılarını paylaşmak istediğinden değil!..

Nokta atışımı sona sakladım;

Yönetime tavsiyem;

Gelin vaz geçin sağda solda, içeride, dışarıda birilerini aramaktan;

Orhun Ene hocayla aralıksız 8 yıl çalışmış; o ayrıldıktan sonra da staffta kalarak şubeye hizmete devam etmiş asistan coach Yalçın Küçüközkan'a takımı emanet edin.

Daha önce alt yapı antrenörü Erhan Toker denenip, başarılı olunamamıştı.

Ama Yalçın hocanın pozisyonu Erhan hocadan çok daha farklı ve üst sınırlarda.

Camiayı tanıyor; oyuncuları biliyor; o da bizden birisi gibi oldu.

Çalıştığı süreç içinde ufak ufak da olsa head coachluk yapmışlığı var. (Orhun Ene'nin atıldığı bazı maçlarda takımı yöneterek rüştünü kanıtlamıştı)

İngilizcesi iyi, kariyeri de öyle;

Oğlu da yıllardır takımın bir parçası (Cem Küçüközkan)

Staff olarak bundan önceki yıllarda takıma kazandırılan birçok oyuncuda katkısı var.

Kenarda asistan olarak değil de, head coach olarak görev yapması için bundan daha iyi bir fırsat ve zamanlama olamaz.

Orhun Ene gittiği için yerine gelecek olanın mevcut staffı dağıtabileceği riski de göz önüne alınırsa;

Yeni sezonla ilgili bütçesiyle hedefi küçülen Tofaş'a Yalçın Küçüközkan'dan daha iyi birisi düşünülemez.

Para azalınca, muhtemelen oyuncu kalitesi de düşecektir;

O zaman şube antrenör konusunda da bir tasarrufa giderek sorunu kendi iç bünyesinden çözümlesin derim.

Bakarsınız Türk basketbolu bu değişimle iyi ve yeni bir antrenör kazanmış olur.

Naçizane bu yazı salt kendi görüşümü içermektedir.

Yalçın Küçüközkan hocanın da adamı değil, çok seven birisiyim.

Camiadan birileri de 'yazsana' diye asla telkinde bulunmadı; böyle bir uyarıyı mesleğime ihanet telakki ederim.

Genel durumu arz ettim;

Gerisi Tofaş yönetimiyle Tolga Öngören'in bileceği iştir.