Ekonomide devam eden sıkılaştırma programının reel sektör üzerindeki etkileri her geçen gün daha fazla hissediliyor. Özellikle yüksek faiz ve krediye erişim imkanlarındaki kısıtlamalar firmaların nakit akışını bozuyor.

Bozulan nakit akışları firmaların yükümlülüklerini zamanında yerine getirme imkanını da ortadan kaldırıyor. Firmalar ağırlıklı olarak önce banka borçlarını ödemeye yöneliyor ve piyasa borçlarını ötelemeye çalışıyor. Bir kısmı da konkordato ilan ederek tümden bir erteleme hedefliyor. Bu durum işini düzgün ve planlı yapan işletmeleri de riske atıyor zira alacaklarını tahsil edemeyen firmalar da başkaları yüzünden sorun yaşamaya başlıyor. Yani piyasalar şu an domino etkisi riski ile karşı karşıya.

Diğer yandan 19 Mart sonrası gelişmelerin ardından faiz artıran Merkez Bankası'nın bir süre daha yüksek faizi koruyacağını ve kredilerdeki limit uygulamasını sürdüreceğini öngörüyoruz. Bu da reel sektördeki hali hazırda yaşanan sıkıntıların dozunun artacağı anlamına geliyor.

Firmalar şu an kredi limitlerinin sonuna gelmiş durumda ve piyasa alacaklarını tahsil etmekte zorlanıyorlar. Mevcut faiz oranı da riskleri daha da katlıyor. Bu hali ile reel sektöre mutlaka bir destek sağlanması gerekiyor.

Şu an yeni bir KGF paketinin planlanmasını beklemek için zaman olmadığını değerlendiriyorum. Onun yerine bankalar, firmaların mevcut limitlerini koruyarak var olan yüksek faizli kısa vadeli kredilerini TLREF'e endeksli bir şekilde 6 veya12 ödemesiz yapılandırabilir.

Böyle bir adımın ciddi bir kredi genişlemesine neden olmayacağını düşünürsek enflasyonla mücadeleyi de sekteye uğratmayacağını ifade edebiliriz. Bu şekilde hem enflasyonla mücadeleden taviz verilmemiş olur hem de ciddi sıkıntı içerisinde olan reel sektöre bir soluk aldırarak kalıcı hasar riski ortadan kaldırılmış olur.