Köpekbalıklarıyla yüzecekseniz sakın bu renkleri giymeyin!
İlk dalış hep en zoru gelir bana, kendime mi bakayım kameraya mı, çektiklerime mi, şaşırır kalırım. Benim dışımdakilerin hepsi çok daha deneyimli kimseler, bu sporu yıllardır yapıyorlar, fotoğraf çekiyorlar ve çoğu bu işi profesyonel olarak yapıyor. Sanırım üçüncü gün, samimiyetimiz biraz daha artınca ¨Kameranve ekipmanın ikinci el mi?¨ diye soruyorlar, hep beraber gülüşüyoruz. Hayır, kameramı sıfır almıştım ama o gün bu gündür teknoloji çağ atlamış. Bu durum fotoğraflara da yansıyor tabi ki.
İlk gece yorgunluktan birbirimize veda bile edemeden odalara çekiliyoruz. Saygun Dura Hoca'nın workshop'ı da bir başka zamana kalıyor.
Sabah askeri disiplin içinde bize söylenen saatte hazır ve nazır olarak teknede yeni komutları almak üzere hazır bekliyoruz. Teknenin sahibi Jim bizimle dalacak. Kendisini köpekbalıklarının korunmasına adamış bir doğasever. Hemen hemen hepsinin ismi var, onlardan isimleriyle bahsediyor.
Köpekbalığı dalışı özel bir sistemde ilerliyor. Bir kişi önden yem sepetleriyle dalacak. Ardından on kişilik gurubumuz sırayla o noktaya inecek. 30 metrede kumlukta, diz üstü oturup sakince bekleyeceğiz. Köpekbalıkları hem yeme hem de meraklarından dolayı insanlara yaklaşırlarmış.
¨30 metrede on dakika kalabilirsiniz. Sonra vereceğim işaretle yavaş yavaş yukarı doğru yüzmeye başlayacağız. 10-15 metrelerde bizim etrafımızda gezmeye devam edecekler, siz de bu sırada rahat rahat fotoğraf çekebilirsiniz.¨ diyor. Söylemesi kolay! Tabi ki bunu beceremiyoruz. Nedeni ise, bunun hepimiz için bir ilk olması ve herkesin ¨en¨ görüntüyü yakalamak istemesi. Sonuç ise; katastrofik! Jim çıkışta hiç alışkın olmadığımız şekilde bize kızıyor. Heyecandan, onun talimatlarını tam olarak yerine getiremediğimiz için eksi not alıyoruz. Hem Jim'den, hem köpekbalıklarından. Neyse diyip, bir dahaki sefer için hevesleniyoruz. O zaman da köpekbalıkları gelmiyor, hüsran...
Üzülüyor muyuz? Hayır. Hiçbir şeyin keyfimizi kaçırmasını istemiyoruz. Florida'dayız, denizdeyiz, hava güzel ve daha önümüzde üç koca gün var.
Aslında uzak mesafe bir dalış organizasyonu için bir hafta hiç de yeterli bir süre değil. Ama insan eşini, işini, ailesini ancak bu kadar bırakabiliyor.
Uykusuz geçen bir geceden sonra sabah erkenden hazırım. Yanımdaki arkadaşım hayret içinde. Genelde uyumadığım zamanlar huysuz olur herşeye söylenirim. Fakat dalış başka... İzci kampında gibi, akşam yatmadan ertesi günle ilgili bütün hazırlıkları eksiksiz yapıyorum. Giysimden kamerama, yolluk yiyecekten ilaçlara... Tekne çok sallandığı için çoğu kişi çantasından deniz tutmasına karşı ilacını eksik etmiyor. Sabah kahvaltısını sade tutuyoruz. Zaten dalış öncesinde mideyi fazla doldurmak hiç doğru değil. Hiç unutulmaması gerekenlerin başında ise su geliyor, bol bol su içiyoruz. Daldıkça kanımızda biriken nitrox anca bu şekilde atılıyor. Ve yine yem sepetleri hazırlanıyor. Bu kez yemlerle birlikte atlayacağız, yani önden yemlerle giden kimse yok.
Artık iyice alıştığımızı düşünüyorlar. Jim'in aralarda bize izlettiği videolarda sanırsınız ki köpekbalıkları birer evcil hayvan. Kendisi onlara yaklaşıyor, başlarını okşuyor, bir yerlerine takılmış dev kanca vs (olta ucu) varsa onları çıkarıyor. Hayretler içinde izliyoruz. ¨Kameranızı alırlarsa, sakin olun. Bırakın gitsin.¨ diyor. Şimdiye kadar yetmiş küsur kamera almış köpekbalıkları. Dördü hariç hepsini geri almışlar, böbürlenerek anlatıyor. Bunların da videosu var. Akvaryumda olmuyor bu anlattıklarım, okyanusun ortasında otuz metrelerdeyiz!
Son Güncellenme: 2015.12.14 13:41
Kategori: Yaşam
Öne Çıkan Galeriler
