CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş mevcut eğitim sistemini eleştirdi!
CHP Bursa İl Başkanlığı, okulların kapanmasının ardından eğitim sistemi ile alakalı bir basın açıklaması düzenledi.
2025.06.23 12:09 - Son Güncellenme: 2025.06.23 12:44 - Bursa Bölge
SEMA ÜSTÜNTAŞ / BURSADA BUGÜN
CHP Bursa İl Başkanlığı, 2024-2025 eğitim-öğretim yılının sona ermesinin ardından mevcut eğitim sistemi hakkında bir basın açıklaması gerçekleştirildi..
Düzenlenen basın açıklamasına, CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, CHP Yıldırım İlçe Başkanı İlhami Gün ve çok sayıda yönetim kurulu üyesi katılım gösterdi.
"DİNLENMEYİ HAK ETTİLER"
Öğrencilerin cuma günü karnelerini alıp, bir eğitim-öğretim yılını daha tamamladıklarını ifade eden CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, "Kimileri ilk karnelerinin heyecanını yaşarken, kimileri son kez karne alıp üniversiteye geçiş heyecanı yaşadı. Tüm çocuklarımızı bir yıl boyunca verdikleri tüm emekler ve çalışmaları için yürekten tebrik ediyor; mutlu bir yaz tatili diliyorum. Çocuklarımız ve gençlerimiz sorumluluklarını yerine getirdi ve dinlenmeyi hak etti" dedi.
"EN TEMEL SORUMLULUĞUMUZDUR"
'Ekonomik büyüme, toplumsal kalkınma ve küresel rekabet için ülkemizin ihtiyacı olan nitelikli, çağdaş, bilimsel, laik, kamusal, parasız, eşit, erişilebilir ve kapsayıcı bir eğitim sistemidir' diyen Başkan Nihat Yeşiltaş, "Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de söylediği gibi Cumhuriyetimizin bizden istediği "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesillerin yetiştirilmesini sağlamak en temel sorumluluğumuzdur" ifadelerini kullandı.
"OKULDA KANTİN FİYATLARI EL YAKIYOR"
Bu yıl 1. sınıf öğrencilerinin karne almadığını söyleyen Başkan Yeşiltaş, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Eğitim alanında sembolik değeri olan tüm uygulamalara karşı olan Bakanlık, 2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı'ndan itibaren ilkokul birinci sınıflarda karne uygulamasını kaldırdı. Somut işlemler döneminde olan öğrencilere 6-7 sayfadan oluşan gelişim raporu verildi. Çocuklarımızın gelişimlerinin raporlaştırılması, velilere çocukları ile ilgili dönütler verilmesi elbette çok önemli. Bu raporlar hazırlanmalı ve velilerle paylaşılmalı. Ancak henüz somut işlemler döneminde olan çocuklarımızın bu raporları anlamlandırması mümkün değil. Onlara da üzerinde Atatürk ve İstiklal Marşı'mızın olduğu, not ile değerlendirilmedikleri, emeklerinin karşılığını görecekleri ve hatıra olarak saklayacakları bir belge mutlaka verilmeliydi. 2024-2025 eğitim-öğretim yılında da çocuklarımız okullarda bir bardak temiz suya, bir öğün ücretsiz yemeğe dahi erişemedi, kantin masrafları bile aileler için ciddi bir yük haline geldi. Kantinlerde; simit, açma ve poğaça 20 lira, su 10 lira, çay 20 lira, kaşarlı tost 50 lira. Bir çocuk günde bir kaşarlı tost yese ve iki su içse, ayda 1.400 lira para ödemek zorunda. Türkiye'de her üç öğrenciden biri okula gitmeden önce hiç kahvaltı yapamıyor. Okulda kantin fiyatları el yakıyor, çocuklar temiz suya bile erişemiyor. Oysa yıllık 190 milyar lira bütçeyle çocuklarımıza bir öğün sağlıklı okul yemeği verilebilir. Çocuklarımıza bir öğün yemek vermeye kaynak bulunamadı, Partimizin bu konuda TBMM'de verdiği önergeleri ve kanun tekliflerini reddetti.
"OKULLARIMIZ TEMİZLENMEDİ"
Geçtiğimiz Temmuz ayından bu yana okullarda temizlikle ilgili yaşanacak sorunları ve alınacak önlemleri dile getirmemize rağmen hiçbir önlem alınmadı, okullarımız temizlenemedi. Ayda 8.000 liraya insan çalıştırabileceğini düşünen zihniyet, okullarımızdaki temizlik krizini İşgücü Uyum Programı ve Toplum Yararına Program gibi geçici çözümlerle gidermeye çalıştı. Okullar temizlenemedi, öğretmenler, öğrenciler ve veliler okullarını temizlemek zorunda kaldı. Okullarımızın bakımını ve temizliğini üstlenmek isteyen belediyelerimiz ise engellendi.
"PEK ÇOK OKUL KAZASI YAŞANDI"
Okullarımız afet ve acil durumlara karşı denetlenmedi, gerekli iyileştirmeler yapılmadı, pek çok okul kazası yaşandı. Dönemin başında, ilkokula başlayacak olan Miray Aslan yavrumuz okul bahçesinde bir kazada hayatını kaybetti. Okul kazalarının yanısıra okullarımızda büyük bir güvenlik sorunu da yaşanıyor. Daha geçtiğimiz hafta bir öğretmenimiz Konya'da bir okulda, ders saatleri içinde, yüzlerce öğrenci varken pompalı tüfekle katledildi. Yıl boyunca defalarca silahlı saldırılar, yaralamalar, şiddet olayları oldu. Yıllık 32 milyar lira maliyetle okullarımıza kadrolu bir güvenlik görevlisi atanmadığı için çocuklarımız, öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız okullarda saldırıya uğradı, yaralandı ve hayatını kaybetti.
"BAĞIŞ ADI ALTINDA ÜCRETLER TALEP EDİLDİ"
Kamu okullarının temizliği ve güvenliği Bakanlık tarafından sağlanamadığı için, okulların eksikliklerini giderecek bütçeleri olmadığı için, yasak olmasına rağmen velilerden kayıt ücreti, bağış adı altında ücretler talep edildi. Okulların ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğu velilere bırakıldı. 2025 yılı Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi geçtiğimiz yıla göre %33,15 oranında artmış gözükse de yıllık enflasyon TÜİK'e göre %48,58, ENAG'a göre %89,77 oldu. MEB bütçesi gerçekte artmadı, azaldı. Bakanlık okullarımızın ve çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamadı.
Öte yandan, kurulduğu günden bu yana toplam 13,85 milyar lira aktarılan Türkiye Maarif Vakfı'na, 2025 yılı için MEB bütçesinden 6 milyar 774 milyon 954 bin liraya kadar kaynak aktarılabileceği Cumhurbaşkanı Kararı ile duyuruldu. Öğrencilerimizin hiçbir ihtiyacı için bütçe bulunamazken, yıllık 15,8 milyar lira maliyetle okullara dönem başında öğrenci başına 1.000 TL okul bütçesi gönderilemezken, bazı vakıflara kaynak bulundu. Devlete emanet edilmiş bütçeler, çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı için kullanılması gereken kaynaklar başkaları için kullanıldı.
"BAKANLIĞIN GÖREVİ ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARINI GÖZETMEKTİR"
MESEM'lerle ilgili birçok olay yaşanırken, Bakanlık sanayide yaşanan "ara eleman" eksikliği bahanesiyle zorunlu eğitimi tartışmaya açtı. Mesleki eğitimi ortaokul düzeyine çekmeye çalışmak, çocukları erken yaşta eğitimden koparıp işgücüne yönlendirmek daha fazla çocuğumuzu mağdur etmenin, daha fazla aileye evlat acısı yaşatmanın dışında ne ülkemize ne de çocuklarımıza hiçbir fayda sağlamaz. Bakanlığın görevi çocuk işçiliğine zemin hazırlamak, sermayenin ve patronların "ara eleman" eksikliği bahanesi altında ucuz işgücü aramasının çaresini bulmak değildir. Bakanlığın görevi çocuğun üstün yararını gözetmektir. Ortaöğretim düzeyinde okullaşma oranı bir önceki eğitim-öğretim yılına göre gerileyerek %91,7'den %87,9'a düştü. Açıköğretim okullarında kayıtlı öğrenci sayısı 1.229.802 oldu. Taşımalı eğitimin kapsamını daraltan değişiklik nedeniyle kırsal bölgelerde yaşayan çocuklarımız bir kez daha mağdur edildi, kapatılan köy okulları ve yatılı bölge okullarının koşulları nedeniyle başta kız çocuklarımız olmak üzere dezavantajlı çocuklarımızın eğitime erişim hakkı ihlal edildi.
Devlet okullarında en temel ihtiyaçlar bile karşılanamazken, bazı okullar için özel imkanlar seferber edildi. Bazı Anadolu İmam Hatip Liseleri bünyesindeki "Proje İmam Hatip Ortaokulları" için öğrencilere burs, nakit para, ödül, ücretsiz öğle yemeği, kırtasiye desteği, 24 kişilik sınıflar ve ücretsiz ulaşım gibi diğer devlet okullarında bulunmayan imkanlar vaat edilerek kayıt kampanyaları yürütülmeye başlandı.
"HEPSİNİ DEĞERLENDİRMESİ VE ATAMASI MÜMKÜN DEĞİL"
Dünyanın hiçbir yerinde Bakan 85 bin kişiyi bizzat atayamaz. Hepsini tanıması, değerlendirmesi, ataması mümkün değil. Buna rağmen 8 Nisan'da, dönem ortasında hiçbir somut kriter açıklamadan, sadece "bakan onayı" ile proje okullara öğretmen ve yönetici atamaları gerçekleştirildi. Yıllardır emek veren, okullarını başarıyla temsil eden 9.251 öğretmen norm fazlası durumuna düştü ve il emrine atandı. Partimiz de buna karşılık proje okulları atamalarına ilişkin işlemin iptali için Ankara Bölge İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Atamaların dönem ortasında duyurulması nedeniyle okullarda infial oluştu, okul iklimi bozuldu. Bu atamalara itiraz eden ve "Öğretmenime dokunma!" diyen öğrencilerimiz, okullarında Gençliğe Hitabe okumak, eğitim öğretim faaliyetlerini aksatmak gibi gerekçelerle soruşturmalara maruz bırakıldı, okuldan atılmakla tehdit edildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 11 Nisan 2023'te 1 milyon atanmayan öğretmene "Bize oy verin, mülakatı kaldırdık." dedi, dönemin Milli Eğitim Bakanı da doğruladı. Sonra seçim kazanıldı, Yusuf Tekin göreve geldi ve "Mülakat gibi mülakat yapacağız." dedi. "Yapamazsınız, farklı komisyonlarda standart tutturamazsınız, mülakatta yaşanacak haksızlıkların önüne geçemesiniz." diye defalarca uyarmamıza, sözlü sınavın kaldırılmasına ilişkin dava açmamıza rağmen mülakat uygulaması devam etti, 1.611 öğretmen komisyonlar arası değerlendirme farkları nedeniyle kontenjan dışında kaldı. Öğretmenler Bakanlık önünde nöbet tuttular, davalar açıp kazandılar, dertlerini anlattılar ancak Bakanlık yine de bu sorunu çözmek için hiçbir adım atmadığı gibi öğretmenlerimize yönelik çirkin ithamlarda bulundu.
Bu yıl ise yalnızca 15.000 öğretmen ataması yapılacağı açıklandı. Açıklanan 15 bin kontenjanın 11.345'i ilk 5 branşa dağıtıldı, geriye kalan 71 branşa sadece 3.655 kontenjan ayrıldı. Bakanlık mülakatlarda yaşanan adaletsizlikleri kabul etmemesine rağmen, bu yıl mülakat salonlarını branşlara göre ayırdı. Devlet okullarında 100 bine yakın ücretli öğretmen çalıştığı biliniyor olmasına rağmen, Bakanlık atama sayısını kendi iktidar tarihinin bile en düşük rakamında tuttu.
"ÖZKAN RONA ÖĞRETMENİMİZİN YANINDA OLACAĞIZ"
Öğretmenlerin hiçbir mevcut sorununu çözmeyen Öğretmenlik Mesleği Kanunu Partimizin, eğitim sendikalarının ve eğitimin tüm paydaşlarının itirazlarına rağmen dönem başında oy çokluğuyla Meclis'te kabul edildi. Bu kanun ile getirilen Milli Eğitim Akademileri ile eğitim fakülteleri işlevsizleştirildi, lisans diploması öğretmen olmak için yetersiz sayıldı. Partimiz konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi'ne dava açmışken, bu yıl 10 bin öğretmenin AGS ile Milli Eğitim Akademileri'ne alınacağı duyuruldu. Buna göre sınavda başarılı olan öğretmenler 14 ay boyunca eğitim alacak ve henüz detayları bile belli olmayan bir değerlendirme sürecinin sonucuna göre en iyi ihtimalle iki yıl sonunda atanacak. Eğitim fakültelerini beğenmeyen, eleştiren, kendi öğretmenini yetiştirmek isteyen Bakanlık'ın amacı öğretmen yetiştirme sistemini düzetmek olsaydı, bunu YÖK ile iş birliği içinde yapılacak düzenlemelerle yapabilirdi. Mülakatlarda, proje okul atamalarında yaşanan usulsüzlükler, kayırmacılıklar ortadayken, bu akademilerin amacının öğretmen yetiştirme sistemini iyileştirmek olmadığı açıktır; amaç yandaş olmayan, Cumhuriyet öğretmenlerini elemektir.
Bunun en çarpıcı örneklerinden birini de Bursamızda yaşadık. Atatürk ilkelerinin yılmaz bekçilerinden, Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı ve aynı zamanda Laiklik Meclisi sözcüsü çok kıymetli eğitimci Özkan Rona; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Bursa Nutku'ndan bir alıntı yaptı diye önce göz altına alındı, sonrasında ise görevinden uzaklaştırdı. Bursa Nutku'nu ve Atatürkçülüğü yargılamaya çalışan zihniyetin her daim karşısında, 26 Haziran'daki davasında Özkan Rona öğretmenimizin de yanında olacağız.
Geçtiğimiz bir yılda, eğitimin kronikleşen sorunlarından hiçbiri çözülmedi. Ücretli, atanmayan, mülakat mağduru, engelli, kamu ve özel sektörde çalışan, emekli öğretmenlerimiz ve usta öğreticilerimiz pek sorunla karşı karşıya kaldı. Şiddet gördüler, öldürüldüler. Çocuklarımız laik, bilimsel, nitelikli eğitim alamadı ve eğitim hakkından mahrum edildi, okullarına aç gidip, MESEM'lerde hayatlarını kaybettiler. Eğitimin yükü, yoksullukla mücadele eden velilerimiz üzerine yıkıldı.
"DEPREM BÖLGESİNDEKİ SORUNLAR ÇÖZÜLMEDİ"
6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıldan fazla zaman geçmesine rağmen bölgede yaşayan yurttaşlarımızın, öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin sorunları hala çözülmedi. Hükümet deprem mağdurlarına verdiği bir yıl içinde evlere yerleşilecek sözünü tutmadı. Öğrenciler küçücük konteynırlarda ders çalışmaya, ödevlerini yapmaya çalıştı. Buralarda yaşayan öğretmenlerimizin borç yüzünden elektrikleri kesildi. Depremde sağlam kalan okullar, kamu kurumları tarafından kullanılmaya devam etti, eğitimi birleştirilmiş okullarda sürdürüldü. Asbest, çevre, su, hava ve toprak kirliliği gibi çevresel sorunlar çözülemedi. Bölgede ulaşım sorunu da hala giderilemediği için çocuklarımız eğitim hakkına erişimde sıkıntı yaşadı. Buradan bir kez daha hatırlatmak isteriz ki Milli Eğitim Bakanlığının görevi çocuklarımızın ve gençlerimizin yasalarla ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış nitelikli eğitime erişim hakkını garanti altına almaktır.
"TÜM BU SORUNLARIN ÇÖZÜLMESİNİ İSTİYORUZ"
Cumhuriyet Halk Partisi olarak; tüm bu sorunların çözülmesi, nitelikli, çağdaş, bilimsel, laik, kamusal, parasız, eşit, erişilebilir ve kapsayıcı bir eğitim sistemi inşa edilmesi, tüm öğretmenlerimizin hak ettiği değeri görmesi, okulların en güvenli alanlar olması, Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de söylediği gibi Cumhuriyetin bizden istediği "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesillerin yetiştirilmesi için var gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz."
Öne Çıkan Galeriler

Öne Çıkan Videolar
-
00:29
-
01:56
-
00:13
-
09:25
-
00:34
En Çok Okunanlar
- Bursa'da acı kayıp! Mahallenin sevilen...
- Konkordato sürecindeki Bursa'nın ünlü...
- Bursa'da gece yarısı tüyler ürperten olay!
- Sanayide kaza sonrası meydan savaşı!
- Bursa'nın o ilçesine açılıyor! Önünde sıra...
- Bursa'da takside dehşet kamerada: 20 Yıl...
- Bursa'da iflas bayrağını çeken şirketin...
- Savaştaki en şiddetli saldırı! Başkent...
- Bursa'nın merkezindeki park fena karıştı!...
- Bursalı kadınların dikkatine! Bugünden...
- Bursa diken üstünde! Uzmanlardan uyarı geldi
- Bursa Valiliği duyurdu! 5 gün boyunca...
- Ülke siren sesleriyle yıkıldı! Halk...
- Komşu felaketi yaşıyor: Köyler tahliye edildi
- Kontrolden çıkan araç can aldı! Ünlü iş...