Vücutta kolajen üretimini azaltan faktörler!
Kolajen kökeni yunanca olan ve yapıştırıcı bağlayıcı anlamına gelen kolla kelimesinden türemiştir. Kolajenin ilk aklımıza gelen özelliği cildimizin gergin ve genç görünmesini sağlamasıdır. Oysa kolajen vücudumuzda ciltte olduğu kadar eklem, kemik, kas, kornea, damar, tırnak saç ve dişlerde de bulunur. Vücudun yapısal iskeletini oluşturan önemli bir proteindir. Aslında kolajeni, dokuları bir arada tutan ve destek sağlayan güçlü bir yapıştırıcı gibi de düşünebilirsiniz.
KOLAJENİ KAZANMAK İÇİN
Vücutta kolajen üretiminin yıllar içinde zamanla azaldığını bahsettim. Bir de tabi stres gibi engelleyemediğimiz bir özellik daha var. Vücut kolajen üretsin diye azaltan sebeplerden uzak kalmaya dikkat edeceğiz. Güneşten korunup iyi uyumaya çalışacağız. Sağlıklı besleneceğiz. Kolajen üretmeye destek, C vitamini bol meyve, sebze tüketeceğiz. Bunun yanı sıra sülfür içeren soğan, sarımsak, pırasa, karnabahar, brokoli, Brüksel lahanası tüketeceğiz. Eti kemiği ile beraber pişireceğiz. Kolajen destekleri Kolajen vücutta depolanmaz. Bu nedenle yapılan araştırmalarda kolajenin alınması gereken günlük miktarının 8000-10.000 mg olduğu görülmüştür. Mide barsak sisteminden daha kolay emilmesi ve maksimum miktarda faydalanılması için şase adı verilen suda eriyen ya da sıvı formları önerilir. İçeriğinde olmazsa olmazlar Kolajen içeren ürünlerin özellikle yaşlanmayı geciktiren quercetin, isoquercetin, selenyum, vitamin E, vitamin C, koenzim Q10, üzüm çekirdeği ekstresi gibi antioksidan maddeler, hyaluronik asit, elastin gibi derinin temel maddeleri ve diğer vitaminlerle birlikte alınması yararlılığını çok daha fazla artırır. Kolajen içeren ürünlerin kısa süreli kullanımımdan ziyade en az 3-6 aylık kürler şeklinde, uzun yıllar kullanılması öneriliyor. Ağız yoluyla alınan kolajenin deri üzerindeki olumlu etkileri ile ilgili pek çok bilimsel çalışma mevcut. Bu çalışmalar sonunda kolajen takviyesi ile deride gözle görünür şekilde düzelmeler de gözlenmiş. Derinin viskoelastisite adı verilen basınç uygulandığında eski haline dönme kapasitesi, su tutma kapasitesi, nemlenme oranı, derin tabakasının yoğunluğu ve kalınlığı, artmış ve tüm bu etkilere bağlı olarak da kırışıklık ve sarkmalarda gözle görülür iyileşmeler saptanmış. Bu iyileşme hali hücresel düzeyde histopatolojik incelemelerle ve radyolojik görüntüleme yöntemleri ile de kanıtlanmış. Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar halen Sağlık Bilimleri Üniversitesi laboratuvarlarında tüm hızıyla devam etmekte. Yerli ve milli kolajen üretiminde takdire değer çalışmaları olan bilim insanı arkadaşlarımı tebrik ediyor ve bu konudaki çabalarını destekliyorum.
Son Güncellenme: 2022.03.28 10:49
Kategori: Yaşam
Öne Çıkan Galeriler
