Cem Yılmaz: ''Gülse Birsel gitmiyorsa ben niye gideyim!''
Bu galiba seni kafalarındaki oturttukları yerle ilgili... Direkt güldürünce her şey iyi güzel ama işin içine biraz hüzün, nostalji, geçmişe ilişkin değerler katınca problem oluyor.
Olabilir. Ben mesela şeyi de anlamıyorum, "Niye hep aynı isimlerle çalışıyorsun?" Bu da çok soruluyor. Zamanında çok söylemiştim; "Aynı adamlar, çünkü bu bir kumpanya işi..." Böyle bir meselenin eleştiriymiş gibi öne sürülmesini ve sürekli dillendirilmesini pek anlamlı bulmuyorum. Çünkü asıl anlamlı olan, varsa bir birliktelik onu sürdürmek olmalı. Bu durumla artık aramızda da dalga geçmeye başladık. Mesela Özkan (Uğur) Abi arada bir şöyle diyor: "Ben normal miyim bu sefer?" Hep egzantiriği oynuyor ya... Aslında Boris'i Özkan Abi ya da Ozan Güven oynasın diye düşündüm ama olmadı, ben oynadım. Ama burada da şöyle bir eleştiri duyuyorum: "Bedavaya getirmek için kötü adamı kendi oynuyor..."
Zafer Algöz'ün savaşın bittiğini bilmeyen Japon asker gibi Sovyetler'in dağıldığından habersiz Azeri asker tiplemesi de çok iyiydi bence.
İçinde birçok trük var o karakterin. Savaşın bittiğinden, ülkenin dağıldığından, yönetimin değiştiğinden haberdar olmamanın yanı sıra bir de kurtarıcı arıyordum öyküde. Ana karakterler ormana salındıktan sonra nasıl kurtulurlar diye... Öyle sembol bir şey çıktı. Biraz böyle çocuksu, biraz ayakları yere bassın istedim. Ben bazen o adamın hikâyesine çok hüzünleniyorum. Artist, 'Kızıl Ordu'da korodaymış, vazifeye göndermişler falan...
Son Güncellenme: 2015.11.16 09:27
Kategori: Magazin
Öne Çıkan Galeriler
